NAMAZ’DA AYAKLARIN DURUMU
3 Eylül 2019ابيات في ترجمة صلاح الدين
3 Eylül 2019الشريعة
ان الشريعة منهل العبادكما مناهل النسمات شرعة الماء
صلاح الدين الكبى
Bismillahirrahmanirrahim.
Allah Celle celalühüya hamd –u sena Resulu Hz. Muhammed Mustafaya ve onun âl’ine, ashabına salat-ü selam olsun! Amma ba’d – bundan sonra ;
Bu ,yukarıda metnini verdiğim beyitte bir fikir , bir kavram ve bir anlayışı ifade etmek istedim, hakikaten inandığım bir gerçeği dile getirmek istedim. Gerçi deyimde .< Şirin manası şairin zamirindedir – içindedir.> Denilir. Ne dereceye kadar maksadımı ve gayemi ifade ede bildim. onu bilemem. Ancak ifade etmek istediğim ve ifade edilmesine ihtiyaç olduğuna inandığım bir durumu açıklamak suretiyle Müslüman kardeşlerimle paylaşmanın sadece faydalı değil ayni zamanda mutlaka lazım olduğunu düşündüm..
Şöyle ki bir çok insan “Şeriat” tabirinden alerji duyar. Bu ismi işitmek istemez., tedirgin olurlar.Hatta bir çok Müslümanlar da :” Ben Müslüman’ım ama şeriatçı değilim.” Diye biliyor. Bunların Müslümanlığından şüphe etmek istemiyorum ama şeriatın ne olduğunu bilmediklerini ve gereğince kavramadıklarını kabul ediyor, gereğince kavramaları için kendilerine yardım edilmesinin lüzumuna inanıyorum. Hatta bir ara bir TV..de bir sohbet esnasında Şeriatı tanıtmaya ondan bahsetmeye çalışmıştım. Sohbet bittikten sonra TV sorumlusu : “ Hocam Şeriattan bahsetmesek olmaz mı ? Zira bir ara bir Emniyet mensubu .” bu şeriat ismini bırakın artık, çünkü şeriat sâbikalıdır “ Diye söylemişlerdi . Dedi. Bunu söyleyen kardeşimiz gerçekten inanan bir Müslüman idi. Ama bunu diye bildi. Onun için bu ifade ve tabir üzerinde durulması gerekir diye inanıyorum. Bilinmesi ve öğretilmesi için imkanı müsait olan her kes, özellikle her Müslüman için ihmal edilemez bir sorumluluktur. Diyorum. Bakın o kardeşimiz de Şeraitin sabikalı olduğunu kabul etmiş görünüyor. Hal bu ki şeriat cinayet işlemedi şeriata karşı cinayet işlendi. Şeriat öldürmedi , şeriat öldürüldü. Gerçi o, İlahî teminatı altında olup söndürülemeyecek bir nurdur. Hani Merhum Mehmet Akif derler ya ” Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen Al Sancak” Ayette de :< Onlar ağızları ile söndürmek isterler Allah ise nurunu tamamlamaktan başkasını kabul etmiyor, Kafirler istemese de. O Allah ki, Rasulunu Hak ve hidayetle gönderdi ki bütün dinlerin – rejimlerin – üstüne çıksın , onlara galip gelsin diye, müşrikler hoşlanmasalar da !.. >(Tövbe : 32 – 33 )
Zira Kur’an-i Kerimde : < Müminlerin kalbinin Allah’ın zikrine – dinine ve Şeri’atına ve Allah’tan kendilerine gelen Hakka ürpereceği, inanıp teslim olacağı zaman gelmedi mi ?ki, kendilerinden önce geçen insanların uzun zaman din eğitimini terk ve ihmal etmeleri sonucu olarak kalpları kararmış, katılaşmış ve yoldan çıkmışlardı. Bunlarında onlar gibi olmaması için , dinlerini öğrenip yaşamalarının zamanı gelmedi mi ? Bilesiniz ki, Allah (c.c.) ölü toprakları ( ölümünden sonra ) diriltir, Biz böylece gerçekten ayetlerimizi açıkladık ta ki, anlayıp ibret alasınız, akıl edip faydalanasınız diye .> ( Hadid : 16 – 17 )
Ayet-i celile daha önceden geçmiş millet ve toplulukların uzun zaman din eğitim ve öğretimini , dini hayatı ve terbiyeyi terk ve ihmal etmeleri sonucu kalplarının karardığını ve yoldan çıktıklarını örnek olarak verirken, tövbe ve istiğfar ederek geçmişteki gaflet ve ihmal sonucu uğradıkları zillet ve eksikliklerini telafi edebilmeleri içi fırsat bulunduğunu , ölmüş toprakları yağmur suyu ile diriltip canlandırdığı gibi , dini faaliyet gösterdikleri takdirde kaybettikleri şeyleri tedarik ede bileceklerini talim buyuruyor, bunun gerekli olduğuna uyarılıyor. Beytin özet olarak tercümesi şöyledir : “Şeriat gerçekten kullar ( Allah’ın, *kullarım* dediği özel kulları vardır.” ) için menheldir..Hayat kaynağıdır. Nasıl ki, nesematın – canlıların – menahili – hayat kaynakları su ise… Burada su manasına gelen “mâ” lam tarifi ile belirlendiği yani “ El-mâ” dendiği için suyun muhtelif cinslerine de işaret edilmiş oluyor. Her hayatın temelinde su olduğu gibi dinî hayatın temeli de Şeri’attir diyor.
Şimdi beyitte geçen kelimeleri tahlil edelim. Şöyle ki :
Şer’ , Lügat ta : Açıklamak ve izah etmekten ibarettir.( Cürcanî Tarifatı )
1 – Yol, geniş yol, doğru yol, 2 – Kaynak. 3 – Allah’ın kulları için koyduğu din, din. 4 – İlahî kanun , dinin amel ( uygulama ) ile ilgili hükümlerinin bütünü. 5 – Dinin zahirî ve dünya ile ilgili hükümlerinin tamamı. “ Mumlu baldır şeriat, yağı onun tarikat . Dost için yağı bala ya niçin katmayalar – Yunus. 6 – İslâmiyet’in kitap halindeki kanunu. Kur’an-i Kerim. 7 – Ayet ve hadislere dayanan İslam kanunu. Şeriat zahirdedir, Şeriat ve hukuk görünene göre uygulanır.” Şeriatın kestiği parmak acımaz.” Hükümlere uymamaktan dolayı gelen ceza için bir şey söylemek mümkün değildir. ( D. Mehmet Doğan – Büyük Sözlük )
Eş-Şir’a ; Din. Ve Şeriat ta böyledir., insanların su içmek, sulamak için uğradıkları sulaktır.,açık ve belirli olduğu için bu isim verilmiştir. Yağmur suyu, kuyu suyu için bu isim söylenmez. Araplar bu ismi ancak kesintisiz akan ve istifade edilen sular için kullanırlar, başka sulara bu ismi vermez. ( Muhammed bin Ali El- Mukri’in “ Kitâb’ül –Misbah 1/141)
Eş-Şeri’a ; çoğulu şerai’dir. Sünnettir ve Allah’ın kulları için koyduğu sünnet ve hükümlerdir. ( Mûncid )
Şere’a : Suya uğrayan ağzı ile sudan alan için söylenir., yola yakın su ve uğrak yeri.. Bir şeyi yüksek yere kaldırmak ve açıklamaktır,denir. Din ve açıklayıcı sünnettir. Kur’an-i Kerim de :” Dinden Nuh’a vasiyet ettiği şeyi size şeriat kılmıştır.”(Şura : 13 ) Uzatılmış ve döşenmiş yoldur.. Menzil, geçerli ve açık yol üzerinde kurulmuş yer. (Mecme’ül- Vesit )
Bir yerde de “ Şer’uke, ma bellagakel mahal “ Yani Şeriatın ,seni maksadın olan mahalle ulaştıracak, gayene erinceye kadar yetecek azıktır dendi ..(Firuzabadî Kamusu )
Ragip İsfahanî müfredatında :Şeriat, açık ve geniş yoldur demişlerdir. Nuniye şerhinde Muhammed el- Karsî : Şeriat dört manada kullanılır : 1 – Cumhur’e göre imanın muradifidir yani eş anlamdadır,o manadadır. 2 – Bazılarına göre ise ; imanın lazımı ve ona eşittir dediler. 3–Çok kere İslamın şe’airine denir,dendi.4–Hz.Muhammedin getirdiği dinin kendisidir dendi.
Kur’an-i Kerim de : “<Her biriniz için şir’a ve minhac yapmışızdır> (Maide:48) Yine :< Sonra seni bir şeriat üzere kıldık ona uy, bilmeyenlerin peşine düşme !> (Casiye :18) Yani dini delilleriyle sabit olan net ve açık yolun üzerinde ol. Demektir ki, bundan maksat, şeriatlar arasında ihtilaf bulunmayan konulardan iman esasları, Ahiret’e yönelik talimatı ve güzel ahlaka iltizam ile rezaletten olan şeylerden sakınmak suretiyle şeriatın yolunu takip et demektir. Diye açıklama yapılmıştır. ( Fahr’ur- Razi: 7/486 )
Demek ki Şeri’at : Şaşırtmayacak , yanıltmayacak dümdüz ve geniş yoldur bu yolu takip eden ve yoldan ayrılmayan kimse sakıncalı ve tehlikeli alanlara düşmeyecektir.. Yol geniş ve döşenmiştir, üzerinde yolculuk yapmak zor olmayacaktır. Bu yolda trafik kazaları yoktur. Bu yol mutlaka maksada ulaştıracak yoldur. Ayrıca Şeriat, bir sulaktır. Hem menzile yakındır, sapa değildir, yol üstündedir,hem kesintisi olmayan akıntılı ve devamlıdır ki kirle tilemez, kir tutmaz. Hem uğramak için rahatlığı temin edecek her türlü hazırlığı ile müheyya, donatılmıştır. Hem hayat kaynağıdır ki, insanî ve manevî hayat ancak onula mümkündür. Onun yolundan çıkanın ve susuzluğunu onunla gidermeyenin manevî hayatı yoktur. Menevî susuzluğu giderilemez.Allah(c.c) Onun dışında yol kabul etmemektedir Sonra sulaktır diyoruz. Su, hayatın temelidir. Kur’an-i Kerim bunu muhtelif ifadelerle beyan buyururlar. Bu cümle den olarak : < Biz her şeye su dan hayat verdik > (Enbiya :30 ) Ve :< Allah her canlıyı sudan yarattı.> (Nur 45 ) < O Allah’tır ki sudan beşer yarattı da nesepler ve akrabalar yaptı.> ( Furkan :48 ) ,< Sonra insanın neslini ,sülalesini önem verilmeyen bir sudan yaptı.> (Secde:8) Ve yine :< İnsan bir baksın neden yaratıldı , atılan bir sudan yaratıldı.> Tarik 6 )
Demek ki her canlının hayat kaynağı sudur. Canlı susuz olamıyor. Susuz canlı olamıyor. Fiziki hayatta su ne ise manevî hayatta Şeriat odur. Şeriatsız insanî ve dinî hayat olamaz.. dini hayatı olmayan insanın fizikî hayatı da yoktur. Yani bir dini olmayan insanın insanî hayatı da yoktur. Hayatta en kamil , en olgun ve mürüvvetli insan en dindar insandır. Nasıl ki her hangi canlı kan kaybından ölüyor, hayatını kaybediyorsa dinî hayatı kaybeden insan da gerçek hayatını kaybediyor. Kur’an-i Kerimde bunun örnekleri çoktur. Nice düşünür ve ilim erbabı bu hususu açık,açık beyan etmişler , izahatta bulunmuşlardır. Ragıb El-İsfehanî “ Tafsilün-Neş’eteyn” isimli eserinde ,< Rahman suresinin ilk ayetine dayanarak : Allah, Kur’anı öğretti de insanı yarattı. > Biçimindeki ifadeyi tefsir ederlerken , İnsanın ancak Ku’an ile insan olacağını beyan etmişlerdir. Yani Kur’anın ruhundan ve terbiyesinden nasibini , en azından bir pay almamış insanın insan olamayacağını çok dokunaklı bir biçimde ortaya koymuşlardır. Gerçekten önemli bir noktaya hassasiyetleri celbetmişlerdir.
Yani dini ve daveti duyacak olanlar ancak hayatta olanlardır, ölüler duymazlar. :< Sen ölülere duyuramazsın , arkasını dönüp yürüyünce sağırlara da duyuramazsın > (Neml:80 ),< Ölü iken dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüye bileceği bir ışık verdiğimiz kimse karanlıklar içinde kalmış ondan hiç çıkmayacak durumdaki kimse gibi olur mu ! İşte kafirlere yaptıkları şey böylece kendilerine süslü gösterilmiştir..> ( Enam : 122 ) Demek ki dinî hayatı olmayan insan ölülerden sayılmıştır, kendilerine de yol gösterilemez.
Biz de bu beyit ile bu noktaya işaret etmek istedik. İnsanın sayılamayacak kadar ihtiyaçları ve merakları vardır, bunlar bir biçimde susuzluktur,bunların giderilmesini, ihtiyaçlarının karşılanmasını ister. Bir susuzun su istemesi gibi heyecan ve sabırsızlıkla ister. Karşılığını bulamadığı zamanda bu merak ve arzuları kendilerini yıpratır, perişan eder, belki felaketlere sürükler. Bu yüzden nice talihsizlerin intihar ettiğini görüp duruyoruz.
Şeriat ; İnsanın her türlü fitrî ihtiyaçlarını karşılamaya müsaittir. İnsanın inanma eğlenme, yeme-içme, gezip- tozma, şehevî ve nefsanî iştahlarını karşılama ve tatmin etme ihtiyaçları vardır. Bunlar karşılanmadan huzur ve rahatlık duyamaz..Şeriat bunların tamamını karşılarken günahkar olmayacak hatta bu ihtiyaçları karşılamaktan sevap kazanacağı yol ve yöntemleri talim buyurmaktadır. Hatta Raslullah (s.a.v.) “ Eşlerinizle buluşmanız sizin içi birer sadakadır “ Buyururlar. Eshap : Ya Rasulallah biz bunlarla nefsani arzularımızı tatmin ediyor ve ondan zevk ve lezzet duyuyoruz, bu yüzden bize sevap mı verilecek ? Diye sorarlar da onlara şöyle cevap verirler. “ Siz bu ihtiyaçlarınızı haram yollardan karşılasaydınız günah kazanırdınız değil mi ? O halde helalinden karşılamakla da sevap kazanmış oluyorsunuz..” Diye cevap vererek bir yerde dini hayatın değerini ve ne demek olduğunu talim buyurdular :
İşte bu manaya gelen “ Menhel “kelimesine beyitte yer verilmiştir. Zira menhel :sulak, hayvanların sulandığı yer, susuzluğu giderilmiş biri için “Nihal” derler. Ayrıca son derece cömert ve yol üstünde olup her gelen geçenin susuzluğunu giderdiği yer şeklinde manalar ihtiva etmektedir. Şeraitin her türlü ihtiyacı karşılayarak bir nevi susuzluğu gideren , her canlı için olmazsa olmazı olan suya ihtiyacı ile insanın da manevî ve insanî hayatı için olmazsa olmazı olan şeri’atın benzerliğini ifade etmek üzere “ menhel “ kelimesi kullanıldı.. Bunun sadece bir bilgi olarak bilinmesi insanın gerçek hayatı için yeterli değildir. Ayni zamanda insanın gençliğinden itibaren içine sindirilmesi, buna inanıp teslim olunduğu ve yaşandığı takdirde feyiz ve bereketini göreceğine inanması gerekir.! Bu husus asla ihmal edilmemeli, gözden ve gönülden uzak tutulmamalı, gençlerin de buna uyarılması için her hal-u karda kulaklarından eksik edilmemeli. Böylece iffetlerin muhafazası yanında ismetlerin korunması,her ne suretle olursa olsun bir bulaşıklığa maruz kaldığı zaman da tövbe ve istigfar ederek gaflet ve cehaletle Kaçırdıkları zaman fırsatlarıni yeniden tedarik etme yolunu öğretmek ,karamsarlığa düşmeden,ölümden sonra dirilme yolunun da açık olduğunu belirtmek ve bu fırsatın değerlendirilmesinin gereğine hatta lüzumuna işaret etmek üzere halisane duygularla bir şeyler ifade etmek istedim. Bunları benimsemek ve benimset meye çalışmak insanlık için birinci derecede dinî ve insanî vazife olduğunu belirtmek istedim. Rabbimden dilerim başta kendi nefsime sonra da okuyan ve dinleyenlere tesir etsin hayır du’aları ile yad edilmeme vesile olsun ! Velhamdülillahi Rabbil alemin ! 15/12/2009 Selahaddin Kip – KAYSERİ
نسيمة ا لوداد
رب صدفة خير من الميعاد كل صدفة في سرها ميعاد
صادف الاو اخه ببقاع سم فيه الا واؤ بين العباد
ذاك باكستي اخوة ترك ذاك تقدير للعزيز المريد
كم اخا في هوي الشريعة ألفي من شقيق الانساب والاجداد
هاك مسعدنا و احسن خان مع صلاحالدين الكبي البادي
بوفائ قد اصدق الا فعال منطق الفعل شيمة الامجاد
ذوالمرؤة أسوة بحياة ومكارمه الوفي والتهاد
نية المرئ ما نواه فحقق منية الاخ بالرضي ياهادي
انمالدين بالنصيحة باقي نصح حال السعيد ذادالمعاد
من قلوب الي القلوب سبيل وابتسام الوجوه منه وداد
وتفاهمهم بغير لسان بل جري كهربيهم من فؤاد
دام ذ كرا وطاب رفقة خير بمقام الفردوس بالاخلاد
وسلام عليكم اهل خير وأخيرا ندعو الاله بحمد